05.01.2013 tarihli Milliyet gazetesinin haberi.
Antoine de Saint-Exupery’nin yazdığı, bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyasını anlatan “Küçük Prens” Nihat İleri ve Laçin Ceylan’la birlikte Roberto Ciulli’nin yönetmenliğinde tiyatro sahnesine taşınıyor.
12 ülkede gördüğü ilgiden sonra Bitiyatro ve Theater an der Ruhr işbirliğiyle Türkiye’ye getirilen “Küçük Prens”i, oyuncuları İleri ve Ceylan’la konuştuk.
Oyun iki oyuncuyla sahneleniyor. Küçük Prens hanginiz? Bir de çok rol var, mesela pilot kim, tilki kim?
Nihat İleri: Küçük Prens aslında benim. Diğer bütün rolleri Laçin oynuyor ama zaman zaman oyunda yer değiştirmeler oluyor, Laçin de Küçük Prens oluyor.
Laçin Ceylan: Kral, tilki, işadamını ben oynuyorum. Oyunumuz Theater an der Ruhr ve Bitiyatro ortak yapımı. Bu oyun 12 yıldır Kanada, İngiltere, İspanya gibi ülkelerde oynanıyor. Başarıya ulaştığı için farklı ülkelere götürdüler. Hatta Doğu ülkelerinde de oynanıyor.
Her ülkede farklı bir “Küçük Prens”
Hangi doğu ülkelerinde oynanıyor?
Laçin C.: İran’da halkın çok önemsediği ünlü bir yönetmen Roberto Ciulli. Metinleri tersten okuyan ve son derece aykırı diyebileceğimiz cesur yorumlara imza atıyor. İran’da da izleyici onu kucakladı. Ciulli’nin Türk oyuncularla da bir geçmişi var. Özellikle Nihat’la olan tanışıklığı bizi bu aşamaya taşıdı. Ayrıca tiyatromuzu da önemsediği için bize katkı sağlamak istedi.
“Küçük Prens” için “Aslında çocuk kitabı değil” denir. Siz de yetişkinlere yönelik bir uyarlama yaptınız…
Laçin C.: Bu bizim için önemli bir konu. Afişlerde de çocuk oyunu olarak algılanmaması için çok dikkatli davrandık. Buna rağmen seyirci başta bunu çocuk oyunu olarak algılayabilir. Aslında gerçekten felsefeye ilk adım kitabı. Çocukluktan söz eden, çocukluk özlemiyle dolu olan bu kitabın kıymetinin anlaşılabilmesi için aslında biraz da çocukluğun kaybedilmesi gerekiyor. Oyunumuz; kitabın yazarı Exupery’nin yaşamındaki acıları, sevinci, savaşla ve aşkla ilişkisini yeniden yorumlama.
Nihat İ.: Zaten şöyle bir şey de var; bütün yetişkinler “Küçük Prens”i hâlâ döne döne okurlar. Benim için bu bir aşk ve ölüm hikayesidir. Roberto’nun çalışma düzeni doğaçlama üzerine. Biz çok fazla doğaçlama yapmıyoruz ama bire bir uyarlama yapılmadı. Bizden çıkan sonuç bambaşka… Her ülkede farklı “Küçük Prens” oynanıyor.
Diğer ülkelerdeki uyarlamaları izlediniz mi?
Nihat İ.: Almanya’daki oyunu iki kere izledim.
Laçin C.: Yıl sonunda Almanya’da bütün “Küçük Prens”ler bir araya gelecek. Orada hepimiz oynayacağız.
Nihat İ.: Aynısını burada da yapmayı amaçlıyoruz.
Sizce insanlar gerçekten Küçük Prens’in gördüğü kadar tuhaf mı?
Laçin C.: Evet! Samimiyetinizi kaybetmezsiniz o tuhaflığı görüyorsunuz ama kaybederseniz…
Nihat İ.: Siz de tuhaf oluyorsunuz (gülüyor).
Laçin C.: Evet siz de tuhaf oluyorsunuz. Aslında gerçekten çok hırçın bir kapitalizm dünyayı sarmış ve herkes sadece ayakta durmaya çalışıyor. Birbirimize ne kadar işkence ettiğimizi, buradaki anormalliği ancak samimiyetimizi koruyarak bulabiliriz. “Ne yapayım, yaşamak zorundayım”, “Ne yapayım, yapmak zorundayım” bahanelerine sığındığınız zaman çocukluktaki tatlılığınız kalmıyor.
“Çocukluk, acıları tolere eden büyük bir güç”
Siz “Küçük Prens” olarak dünyaya seyahat etseniz ne görürdünüz?
Nihat İ.: Dünyaya baktığım zaman iyi şeyler görmüyorum. Kötümser değilim, gördüğüm iyi olmayan şeylere kendimi kaptırmam ama her şey ortada zaten. Kimileri bunu yorumluyor ama herkes bunu yaşıyor, yaşamamasına imkan yok. Hepimiz insani olan bir şeyi kovalıyoruz aslında. Aşka soyut diyemeyiz mesela, aşk somuttur, aşkı arıyoruz… Bu sadece kadın-erkek ilişkisi olmak zorunda değil; insanın bir şeye kalbinin atması… “Küçük Prens”te de söylendiği gibi “Gerçeğin mayası gözle görülmez, insan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir.”
Laçin C.: Ben de çok vahşet görürdüm. Bunu rahatsız edici bir şekilde hissediyorum. Güzel şeyler de var elbette. “Küçük Prens” olarak dünyaya gelsem, içimdeki aşkı fark ederdim ve o aşk her şeye rağmen devam etmemi söylerdi. Çocukluk, acıları tolere eden büyük bir güç. Biz büyüdükçe bunu kaybediyoruz. Umutsuz hissediyorum ama sahneye çıktıkça umudum artıyor. Tam da bu yüzden bu oyunda
yer almaktan çok mutluyum.
Nihat İ.: Umutsuzluk asla yok. Umutsuz olursak her şeyi bırakmak, hiçbir şey yapmamak lazım. Yapılanlar sadece ekmek parası için yapılacak şeyler değil. Arkadaşlarımın çocuklarına “Bu çocuğu şımartın, sevgi verin” diyorum. Hayatının tek mutlu dönemini yaşıyor. O dönem çocuklar sadece sevgi görmeli. Çünkü ileride büyük bir şiddet duvarına toslayacak, kırılacak.